-
1 bir yerde oturmak
дэсын -
2 oturmak
1. جلس [جَلَسَ]2. سكن [سَكَنَ]Anlamı: bir yerde sürekli olarak kalmak3. قعد [قَعَدَ]4. ناسب [ناسَبَ]Anlamı: uygun gelmek5. وافق [وافَقَ]Anlamı: uygun gelmek -
3 assis
-
4 assise
-
5 correctement
1 sans faute yanlışsız◊écrire / prononcer correctement — yanlışsız yazmak
2 bien usulüne uygun3 iyice -
6 parterre
-
7 сидеть
1) oturmakсиде́ть на сту́ле — sandalyede oturmak
сиде́ть в седле́ — eyerde oturmak / durmak
сиде́ть над уро́ками — derse çalışmak
сиде́ть на вёслах — kürekte olmak, kürek çekmek
на ве́тке сиде́ла пти́ца — dala bir kuş konmuştu
2) врз ( находиться) durmak, kalmak, bulunmakсиде́ть без де́ла — boş durmak / oturmak
сиде́ть до́ма — evinde kalmak
он на одно́м ме́сте до́лго не сиди́т — bir yerde fazla durmaz
сиде́ть под аре́стом — tutuklu bulunmak
сиде́ть в тюрьме́ — hapis(te) yatmak
он мно́го раз сиде́л (в тюрьме́) — birçok kereler hapse / cezaevine girip çıkmıştı
он сиде́л? (в тюрьме) — hapiste yatmışlığı var mı?
сиде́ть без де́нег — разг. parasız kalmak, darda bulunmak
сиде́ть на дие́те — perhiz tutmak
3) ( об одежде) oturmakхорошо́ сиде́ть — güzel oturmak, dökümlü olmak
пиджа́к сиди́т как влито́й — ceket hokka gibi oturdu
4) соч. ( о судне)неглубоко́ / ме́лко сиде́ть — az su çekmek
••сиде́ть сложа́ ру́ки — (eli) boş durmak
не сиде́ть сложа́ ру́ки — boş durmamak
сиде́ть на я́йцах — kuluçkaya oturmuş / yatmış olmak
-
8 yer
местно́сть (ж) ме́сто (с)* * *1) врз. земля́yer atmosferi — земна́я атмосфе́ра
Yerin dönmesi — астр. враще́ние Земли́
yere düşmek — упа́сть на зе́млю
Yer ekseni — астр. земна́я ось
yere oturmayınız — не сади́тесь на зе́млю
yerini sattı — он про́да́л свою́ зе́млю
yerleri silmek — мыть полы́
2) врз. ме́стоyer almak — заня́ть ме́сто в чём
yerini almak — заня́ть чьё-л. ме́сто
yerini değiştirmek — поменя́ть места́ми, переста́вить
yerinden oynatmak — сдви́нуть с ме́ста
yerinde söylemek — сказа́ть к ме́сту
o bir yerde fazla durmaz — он на одно́м ме́сте до́лго не сиди́т
arkadaşınızın yerini bilmiyorum — я не зна́ю, где [нахо́дится/живёт] ваш това́рищ
doğum yeri — ме́сто рожде́ния
kaza yeri — ме́сто ава́рии
ön tarafta bir boş yer var — впереди́ есть одно́ свобо́дное ме́сто (в кино, театре)
park yeri — стоя́нка (автомашин и т. п.)
taksi durak yeri — стоя́нка такси́
toplantı yeri ме́сто — проведе́ния собра́ния
buna yer verilemez — э́тому не должно́ быть ме́ста
yeriniz var mı? — у вас есть свобо́дный но́мер? ( в гостинице) / свобо́дное ме́сто? (в ресторане и т. п.)
3) пункт, ме́стоatanma yeri — ме́сто/пункт назначе́ния
düğüm yeri — узлово́й пункт
gözletme yeri — наблюда́тельный пункт
idare yeri — кома́ндный пункт, пункт управле́ния
konuşma yeri — перегово́рный пункт
4) в соч.bir yerden — отку́да-то
••yere bakan yürek yakan — погов.... в ти́хом о́муте че́рти во́дятся
- yerinde- yere bakmak
- yere baktırmak
- yere batasıca!
- yere batsın!
- yere batmak
- yerle bir etmek
- yerini bulmak
- yere çalmak
- yerin dibine geçmek
- yerin dibine batmak
- yerin dibine girmek
- yerini doldurmak
- yere geçmek
- yerini geçmek
- yeri gelmedi
- yeri gelmeşken... - yeri gökü birbirine katmak
- yerle gök bir olsa
- yerden göğe kadar
- yere göğe koyamamak
- yer etmek
- yerini ısıtmak
- yer kabul etmez
- yerde kalmak
- yerinde kalmak
- yer kapmak
- yerin kulağı var - böyle sözlerin yeri var mı?
- bunu yapsalar yeridir
- yerinde olmak
- keyfi yerinde olmak
- keyfi yerinde değil
- yerine oturmak
- yerinden oynamak
- yeri öpmek
- yere sağlam basmak
- yerinde saymak
- yere sermek
- yeri soğumadan
- yerinde su mu çıktı?
- yerleri süpürmek
- yerlerde sürünmek
- yerini tutmak
- yer vermek
- yere vurmak
- yer yarılıp içine girmek
- yerini yapmak
- yerinde yeller esiyor
- yerden yere vurmak
- yeri yurdu belirsiz -
9 периферия
жmerkezden uzak bölgeler, taşra; mahalli örgütler, taşra örgütleri ( местные организации)жить на перифери́и — merkezden uzak bir yerde / bölgede oturmak, taşrada oturmak
-
10 ayak
нога́ (ж) но́жка (ж) стопа́ (ж)* * *озвонч. -ğı1) нога́, но́ги; ла́па ( животного) ла́пка ( насекомого)ayak ayak üstüne atmak — положи́ть но́гу на́ ногу
ayağını çıkarmak — разува́ться, снять о́бувь
ayağını giymek — обува́ться, наде́ть о́бувь
ayağına [iyi] oturmak — прийти́сь по ноге / впо́ру
ayağı[nı] vurmak — натере́ть но́гу
arka ayak — за́дняя нога́
ön ayak — пере́дняя нога́
yalın ayak — босико́м
2) но́жка; подпо́рка, опо́ра, сто́йка, сва́я3) прито́к реки́4) водоотво́дный кана́л; рука́в, свя́зыва́ющий два водоёма5) шагayak sesi — зву́ки шагов
ayak uydurmak / değiştirmek — идти́ в но́гу, взять но́гу
6) ступе́нькаotuz ayak merdiven — ле́стница в три́дцать ступе́нек
7) уст. фут, каде́м (мера длины, = 30,5 см)8) ри́фма ( в фольклоре)••ayağı kayana yol gösteren çok olur — посл. когда́ челове́к упадёт, тогда́ ему́ начина́ют пока́зывать доро́гу, по кото́рой он до́лжен был идти́; вся́кая по́мощь нужна́ во́время
ayağına sıcak su mu, soğuk su mu dökelim? — погов. что ска́жешь - тебя́ казни́ть или поми́ловать? (говорится человеку, который редко заходит)
ayağının bastığı yerde ot bitmiyor — погов. у него́ под нога́ми земля́ гори́т
ayağını yorganına göre uzatmak — погов. по одёжке протя́гивай но́жки
- ayakta- ayaktan
- ayağını alamamak
- ayağı alışmak
- ayağının altına almak
- ayaklar altına almak
- ayağının altına karpuz kabuğu koymak
- ayağının altında
- ayak altında dolaşmak
- ayakların altında dolaşmak
- ayak atmak
- ayak atmamak
- ayak bağı
- ayağının bağını çözmek
- ayağını bağlamak
- ayağına bağ vurmak
- ayak basmak
- ayak basmamak
- ayağına çabuk
- ayağına çağırmak
- ayağını çekmek
- ayağını denk almak
- ayağını denk basmak
- ayak diremek
- ayak divanı
- ayağına dolaşmak
- ayağına dolanmak
- ayağı düşmek
- ayağına düşmek
- ayağı düze basmak
- ayağına geçirmek
- ayağına gelmek
- ayakları geri geri gitmek
- ayağına getirmek
- ayağına gitmek
- ayağı ile gelmek
- kendi ayak ile gelmek
- ayağına ip takmak
- ayak işi
- ayağına kadar gelmek
- ayağa kaldırmak
- ayağa kalkmak
- ayağına kapanmak
- ayağına iniyor
- ayaklarına kara su iniyor
- ayağını kaydırmak
- ayağını kesmek
- ayak kirası
- ayağının pabucunu başına giymek
- ayağının pabuçu olamamak
- ayağına sıkı
- ayağı suya ermek
- ayak sürtmek
- ayağı şaşmak
- ayağına taş değmek
- ayağı taşa dokunmak
- ayağının tozuyla
- ayağının tozu üstünde
- ayakta tutmak
- ayaklarının ucuna basarak
- ayağı uğurlu
- ayağı üzenğide
- ayağı yere değmemek
- ayakları yere değmemek
- ayağı yerden kesilmek
- bir ayağı çukurda
- bir ayağı öbür dünyada -
11 kan
кровь (ж)* * *kan gelmek — кровото́чить
kan gitmek — а) кровото́чить ( о прямой кишке); б) быть оби́льной ( о менструации)
kan kaybetmek — теря́ть кровь
kan oturmak — образова́ться (о синяке, гематоме)
kan tükürmek — ха́ркать кро́вью
kan zehirlenmesi — зараже́ние кро́ви
••- kan akıtmakkanı kanla yumazlar, kanı suy ile yurlar — посл. кровь кро́вью не смыва́ют, кровь отмыва́ют водо́й
- kan akmak
- kan alacak damarı bilmek
- kan başına
- kan beynine beynine sıçramak
- kan başına çıkmak
- kan boğmak
- kana boyamak
- kan çanağı gibi
- kan çekmek
- kan çıkmak
- kanına dokunmak
- kanı donmak
- kan dökmek
- kanına ekmek doğramak
- kanını emmek
- kanına girmek
- kan gövdeyi götürmek
- cephelerde kan gövdeyi götürürken...
- kan gütmek
- kanı ısınmak
- kan istemek
- kanını içine akıtmak
- kanı kaynamak
- kanını kaynatmak
- kanı kurumak
- kanını kurutmak
- kan kusturmak
- kan olmak
- aralarında kan olmak
- kanıyle ödemek
- kanı pahasına
- kan revan içinde
- kan a susamak
- kan ına susamak
- kanı temizlenmek
- kan tere batmak
- kan tere içinde
- kan ter içinde kalmak
- kan tutmak
- kanını yerde koymak -
12 an
an [an]I präp1) ( nahe bei)\an der Ecke köşede;\an der gleichen Stelle aynı yerde;am Fenster sitzen pencerede oturmak;er geht \an mir vorbei benim yanımdan geçiyor;bis \an den Rand ağzına kadar2) ( geographisch gelegen)Frankfurt \an der Oder/am Main Oder/Main Irmağı üzerindeki Frankfurt3) ( zeitlich)\an diesem Abend bu [o o] akşam;am Abend akşamleyin;es ist \an der Zeit zaman [o vakit] geldi;am Anfang başlangıçta;am 29. November 1991 29 Kasım 1991'de4) ( weitere Verwendungen)jdn \an etw erkennen birini bir şeyden tanımak;was haben Sie \an Weinen da? Sizde hangi şaraplar var?;\an etw schuld sein bir şeyde suçu olmak;ich habe eine Bitte \an Sie Sizden bir ricam var;das Entscheidende \an der Sache ist, dass... işin esası...;das gefällt mir nicht \an ihm onda bu hoşuma gitmiyor;es ist \an dir, etw zu tun bir şey yapmak sana bağlı;reich \an Phosphaten/Stickstoffen fosfat/azot bakımından zenginII präp1) ( in Richtung auf)sich \an die Wand lehnen duvara yaslanmak;sie ging \ans Fenster pencereye gitti;\ans Telefon gehen telefona gitmek [o cevap vermek];\an die Arbeit! haydi iş başına!2) ( für)ein Brief \an seinen Sohn oğluna bir mektup;ich habe eine Frage \an dich sana bir sorum var;sie verdient \an die 4.000 Euro aşağı yukarı 4.000 euro kazanıyor;\an die 500 Schüler 500'e yakın öğrenci1) ( beginnend)von... \an...den itibaren;von hier \an buradan sonra;von Anfang \an başından beri/itibaren, başlangıçtan beriStuttgart \an 16.25 Stuttgart'a varış 16.253) ( eingeschaltet) -
13 auf
auf [aʊf]I präp1) ( oben darauf) üstünde, üzerinde;\auf dem Tisch masanın üstünde;\auf dem Boden yerde;ich habe es \auf einem Bild gesehen ben onu bir resimde gördüm2) ( darauf befindlich)\auf Zypern Kıbrıs'ta;\auf der Straße yolda, sokakta;\auf der Karte/Welt haritada/dünyada;\auf dem Markt pazarda; comm piyasada3) ( drinnen) -de;\auf der Bank/der Post/dem Polizeirevier bankada/postada [o postanede] /karakolda;\auf dem Land(e) karada;\auf meinem Konto hesabımda4) ( während) iken;\auf Reisen yolculuk yaparken;\auf der Flucht kaçarken;\auf der Geburtstagsfeier yaş günü partisindeII präp1) etw \auf etw legen ( stellen) bir şeyi bir şeyin üzerine koymak;etw \auf einen Zettel schreiben bir şeyi bir kâğıda yazmak;\auf einen Berg steigen bir dağa çıkmak;sie setzte sich \auf die Bank banka oturdusich \auf den Boden setzen yere oturmak2) ( hin zu)sich \auf den Weg machen yola koyulmak;ich muss noch \auf die Post daha postaneye gitmem gerekiyor;\auf die Erde fallen yere [o yeryüzüne] düşmek;\aufs Land ziehen karaya çekmek;er kam \auf mich zu bana doğru geldi3) ( zeitlich)\auf einmal birdenbire;Heiligabend fällt \auf einen Dienstag Noel arifesi bir salıya rastlıyor;\auf lange Sicht uzun vadede;die Sitzung wurde \auf morgen verschoben oturum yarına [o ertesi güne] ertelendi;\aufs Neue! haydi yeni baştan!;\auf jeden Fall her hâlde, kesinlikle;\auf keinen Fall hiç mi hiç, kesinlikle, katiyen4) ( in einer bestimmten Art)\auf diese Weise böylece, bu biçimde [o şekilde];\auf Kredit kaufen ( fam) veresiye almak;\auf gut Glück şansına;\auf DeutschRR Almancada5) ( infolge)\auf seinen Rat ( hin) öğüdü üzerine;\auf Anfrage başvuru üzerine;\auf Grund dessen nedeniyle, dolayısıyla6) (im Hinblick \auf)\auf Kosten von...... hesabına;\auf dein Wohl! şerefine!;\auf eigene Gefahr zarar ve ziyanı kendisine ait olmak üzere7) ( sonstiger Gebrauch)\auf der Geige spielen keman çalmak;EinflussRR \auf jdn haben birine sözü geçmek1) ( hinauf)\auf und ab bir aşağı bir yukarı;er ist \auf und davon ( fam) toz oldu, tüydü, kirişi kırdı\auf sein yatmamış [o uyanık] olmakFenster \auf! pencereyi aç!4) ( sonstiger Gebrauch)von klein \auf çocukluğundan beriIV interj;\auf! kalk!; (los!) haydi! [o hadi!];\auf geht's! marş marş! -
14 سكن
Iسَكَّنَ1. sakinleştirmekAnlamı: sakinleşmesini sağlamak2. yatıştırmakAnlamı: sakinleştirmek3. barınmakAnlamı: yerleşmek, yaşamak için uygun şartlar bularak otumak4. barındırmakAnlamı: barınmasını sağlamakIIسَكَن1. evAnlamı: bir kimsenin veya ailenin içinde yaşadığı yer, konut2. konutAnlamı: apartman gibi yer, mesken3. meskenAnlamı: konut4. eğlekAnlamı: yolcuların geceyi geçirdikleri yer, konak5. barınakAnlamı: barınılacak yer, melceسَكَنَ1. oturmakAnlamı: bir yerde sürekli olarak kalmak2. yerleşmekAnlamı: bir yer edinmek3. barınmakAnlamı: yerleşmek, yaşamak için uygun şartlar bularak otumak -
15 ground
yer, zemin; toprak; alan, saha; zemin; temel, esas,(gemi) karaya oturmak; karaya oturtmak; (uçak vb.) yerde kalmaya zorlamak, kalkisina olanak tanimamak; toprak hatti baglamak -
16 proximité
n f1 dans l'espace yakınlık [jakɯn'ɫɯk]♦ à proximité(de) yakın yerde2 dans le temps yakın [ja'kɯn] -
17 résidence
n f1 habitation konut [ko'nut]♦ résidence secondaire tatil evi◊Ils ont une résidence secondaire à la campagne. — Onların kırlık yerde bir tatil evleri var.
2 immeuble konutlar topluluğu, site [si'te]
См. также в других словарях:
oturmak — e 1) Vücudun belden yukarısı dik duracak biçimde ağırlığı kaba etlere vererek bir yere yerleşmek Bir sandalyenin üzerinde oturmuş, önüne bakıyordu. S. F. Abasıyanık 2) nsz Bu biçimde yerleştiği yerde kalmak Bakın, hikâye zordur, acımasız ve… … Çağatay Osmanlı Sözlük
eğreti oturmak — bir yerde çok kısa süre oturmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
diken üstünde oturmak (veya olmak) — bir yerde tedirginlik duymak O bir yıl içinde diken üstünde otururum o evde; düş kuramam, şiir yazamam. M. C. Anday Konuşmaya başladık. Yine kavga ederiz diye diken üstündeyim. R. Erduran … Çağatay Osmanlı Sözlük
kirada oturmak — kira ile tutulmuş bir yerde yaşamak Biz Kudüs te kirada oturuyoruz. F. R. Atay … Çağatay Osmanlı Sözlük
eğleşmek — nsz 1) Oyalanmak, eğlenmek, tevakkuf etmek Hadi boş yere eğleşme. Git eşeğini ara. M. Ş. Esendal 2) Bir yerde oturmak, yaşamak, ikamet etmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
ikamet etmek — bir yerde oturmak, eğleşmek Bizim kahraman da şimdi, burada ikamet ediyor. Y. K. Karaosmanoğlu … Çağatay Osmanlı Sözlük
TÜNU' — Mukim olmak, ikamet etmek, bir yerde oturmak … Yeni Lügat Türkçe Sözlük
yer — is., gök b. 1) Dünya 2) Bir şeyin, bir kimsenin kapladığı veya kaplayabileceği boşluk, mahal, mekân İzinsiz bir yere gitmek ne haddime? M. Ş. Esendal 3) Gezinilen, ayakla basılan taban Ayıp bir şey gördü mü kulaklarına kadar kızarıyor, gözünü… … Çağatay Osmanlı Sözlük
yerleşmek — e 1) Yerine iyice oturmak, yerinde sabit olmak Bu taş buraya adamakıllı yerleşmiş. 2) Yer bulup oturmak Arabaya, birbirine sıkışarak yerleştiler. S. F. Abasıyanık 3) Çalışmak üzere bir iş yerine başlamak Oğlu bankaya yerleşmiş. 4) Bir yerde… … Çağatay Osmanlı Sözlük
minder çürütmek — 1) işsiz, güçsüz oturmak 2) bir yerde uzun süre oturmak 3) otururken yapılan işlerle uzun yıllar uğraşmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
barınmak — 1) Doğa etkilerinden korunmak için kapalı bir yere sığınmak 2) nsz Yerleşmek, yaşamak için uygun şartlar bularak oturmak Dosdoğru teyzemin evine gidecektim, iyi kötü barınacak bir yer... P. Safa 3) Bir yerde yatarak geceyi geçirmek 4) nsz, mec.… … Çağatay Osmanlı Sözlük